Recep ustanın okul bitirme şansı pek yoktu. Ailenin en büyük erkek evladı olduğu için aileye geçim konusunda destek olması gerekiyordu. İlk okul 3. sınıfa geldiğinde babam okula devam etmeyip ailesine destek olmayı seçmişti bile. 1968'de Erzurum'da çocuklar ya sanayiye çırak olarak verilir veya ayakkabı boyama, simit satma gibi işlerle çalışırmış. Benim çocukluğumda da aynı usül devam ediyordu. Şimdilerde çırak bulmak mümkün değil.
Babam okulu bıraktıktan sonra yağmurlu çamurlu günlerde simitçilik, güneşli günlerde de ayakkabı boyacılığı işi yapıyor. Yine güneşli günlerden bir hafta sonu kazancının bir kısmı ile üzerine bulaşan boyayı da çıkarmak üzere amcasının çalıştığı hamama yıkanmaya gidiyor. Orada sınıf arkadaşı Şahin ile karşılaşıyor. Babamın elindeki siyah isleri görünce "nerede çalışıyorsun Recep" sorusu babamın tornacı olmasının önündeki tüm engelleri kaldırıyor. Bir yerde çalışmıyorum. Ayakkabı boyuyorum diyor. Babamın bir sanayi dükkanında çalıştığını zanneden Şahin amca babamın ustasının iki oğlundan biri. İşyerlerine davet ediyor ve "gel bizim dükkanda çalış gardaş" diyerek babası Mustafa usta ile tanıştırıyor.
Mustafa usta o dönemde otomotiv yedek parça imalatı ile uğraşıyor ve gayet iyi bir usta. Babam 2 yıl boyunca işyerinin çırağı olarak çalışıyor. Çalışkanlığı, dürüstlüğü ve güvenirliği ile ustasının gözüne girmeyi başarıyor. Bazen geceleri gizlice dükkanı açıp gündüz yapılan işlerin aynısından yapmaya başlıyor. Kendini test edip ustalarının yaptığı parçaları fark etmediğini anlayınca usta ben de tornada çalışabilirim. Tornayı biliyorum diyerek kendi gayreti ile kalfalık dönemini başlatıyor. Askerlik yaptığı sırada 1980 darbesi oluyor. Askerde babama komutanı "oğlum sen Erzurumlusun, sağcısın değil mi?" diye soruyor. Babam ben ne sağcıyım, ne de solcu, ben tornacıyım komutanım diyor. Askerliğini tamamladıktan sonra Erzincan Tercan barajında akabinde dökümhanesi olan Cimilli ustanın firmasında çalışıyor. Tekrar Mustafa ustanın yanında kâr ortağı olarak işe bir süre devam ediyor. Kaynak ustası olan İsmet Haznedar usta ile ortak olarak kendi işyerini, Garanti Torna Atölyesini 1978'de açıyor.
Ben kendimi bildim bileli babam bir şeyler üretir. Üretim konusu onun takıntısı olmuştu. Benim muhakkak bir şeyler üretmem gerek dediğine çok şahit olmuştum. Torna işletmemiz otomotiv sektörüne parça üretimi ve silindir kapak revizyonu üzerine idi. Arada farklı işler de gelir, itina ile teslim edilirdi.
Babama başka tornacılarda yapılamayan bir iş getirildiği zaman önce o işle ilgili bir aparat yapar, sonra o işi o aparatlar ile yapardı. Klasik tos tornada olmaz denilen işleri çıkarırdı. Bu yönüyle de nam sahibi idi. Bir keresinde küre şeklinde bir parçayı mükemmel formda üretmişti.
Babamın imalat aşkı o dönemde bazı denemeleri de beraberinde getirdi. Mesela LPG ülkemizde ilk geldiği dönemde pedallı bir pompa yapmıştı. Mutfak tüplerinden çektiği LPG'yi otomobil deposuna basan bir sistem. Benzinliklere LPG güncellemesi gelince ürün seri imalata başlamadan tedavülden kalktı.
Silindir kapak revizyonunda kullanılan bir aşındırma macunu üretimi de yaptı. Pembe vazelin kutularına yapıştırdığımız "Green Abrader" yazılı etiketleri hala aklımda. Üzerine fil resmi vardı. :)
Erzurum'da bir sürücü kursunun araçlarına, direksiyon eğitmenlerinin acil durumda kullanabilecekleri mekanik yedek fren - debriyaj pedalı üretimi de yapmıştı.
Çocukluğumda bazı yedek parçaları Erzurum'da hatta Türkiye'de bulmak çok zordu. Bu sebeple bu parçaların özel üretimle imal edilmesi zorunluydu. Babam helisel bir pik dişliyi, dişli üretiminde kullanılan azdırma makinesi olmadan düz tornada üretebilmişti. Şimdilerde benzer işi yapacak cesarette bir düz tornacı ben tanımıyorum. İmkânsızlıklar insanları mucit yaparmış. Babamın gelen işleri yapamadığı için geri çevirdiğine hiç rastlamadım.
Bursa'ya göç etmesi de onun imkânsızları mümkün kılma çabasının sonucunda oldu. 7 kişilik ailemiz 2001 krizinden ciddi anlamda etkilenmişti. Evimiz satılmış, işyerimize yapılan yatırımlar başarısız olmuştu. Sonrası malum. Sıfırdan kurulan bir şirket ve dünyanın 53 ülkesinde çalışan yüzlerce halı yıkama tesisinde tıkır tıkır çalışan makineler.
Recep Bektaş alanında uzman 50'ye yakın sanayicinin yetişmesine katkıda bulunmuştur. Bu sanayicilerin tamamı kendi işinin patronudur. Bugün babamın vefatının 7. seneyi devriyesi. Babamın ve onun gibi Türk sanayisine can katan tüm ustaların anısına yazdığım bu yazıyı babamın göğsünü kabartacak işler yapacağıma söz vererek tamamlamak istiyorum.
Sağlıcakla kalın.